16 Aralık 2009 Çarşamba

Ben yine gözlerin diye başlayacağım…

Ben yine gözlerin diye başlayacağım…

Gözlerin, yağmur gözlerin…

Katil, dikenli tel, karabasan gözlerin…

Ürkek, ağlamaklı ve kaçak gözlerin…

Bana yasak gözlerin… Büyülü, korkunç giz dolu gözlerin…

Buğulu gözlerin; düş gücüm, özgürlüğüm…

Gözlerin ölümüm ve gözlerin için adam öldürürüm!!! Gözlerin olmasa her gece üşürüm…

Toprak mı renk verdi gözlerine yoksa yosun mu diye sormak çok anlamsız.

Çünkü toprak da yosun da hırsız…

Ben yine gözlerin diye başlayacağım…

Zaten yaşamıma gözlerin diyerek başladım!!! Sevincim, üzüntüm, korkum, karabasanım, kolum bacağım sakat; gözlerini düşlemezsem…

Düşlerim için kızma bana! Çaresizim…

Gözlerin ezberimde…

Yıllardır varlığını bilmeden bakışını ve teninin kokusunu hissettim ve itiraf ediyorum SEN bilmeden SENİ SEVDİM…

Haklısın okuma bunları…

Kaldır at, tükür üzerine, beni lanetle; ama yüreğimi ne yapacaksın? Sende o gözler durdukça; çaresiz benim olacaksın! İstemiyorsan kendi gözlerini oyacaksın! Ama…

Yapma…

Gözlerin; düşlerimle kardeş, düşlerim sadık, ama gözlerin; kalleş gözlerin, şiirlere yeterli gözlerin, binlerce sayfa dolusu şiir etmeli…

Umursama beni ve söylediklerimi! Ben böyleyim…

Olur olmadık şeyleri düşler, olur olmadık düşlerimi işlerim kağıtlara…

Ama en olmadık düşler bir gün gerçek olur. Zaten düşler de gerçekleşmeleri için kurulur. Bu yüzden çok düşleyenlerden korkulur…

Benden hep korkarlar…

Benden değil düşlerimden…

Aslında sen de kork! Hayır, korkma! Korkmamalısın…

Çünkü SEN benim en narin, en kırılgan, en özendiğim tarafımsın…

SEN benim yaratıcılığım, can damarımsın. Nasıl keserim can damarımı?

Zaten SEN benim acılardan çalabildiğim tek mutluluğumsun!!! Ewet öylesin…

Ama benim olmalısın…

Benim ol! Yoksa kaçacağım bu kentten, kurtulacağım bu insanlardan…

Sana yalwarıyorum!...

Yalwarmıyorum…

SEN bilmezsin eksikliği, yarımlığı, karanlıkta kalmayı…

SEN bilir misin başka tenlerde tek bir teni aramayı?

SEN bilir misin? Bilmezsin; boğazında değil, yüreğinde koca bir düğümle ağlamayı…

Sustum…

Konuşmuyorum…

Sessizlik güzel, sessizlik acı dolu…

Sensizliği sessizliğe fısıldasam olur mu? Kimseye duyurmadan anlatsam, benden başkası bilmese sana hissettiklerimi…

Beni değil, gölgemi değil, düşlerimi sev bari…

Tamam özleme beni, isteme, hissetme…

Korkma ben hep yanındayım, ama ben senin değilim…

Olamam zaten…

Hak etmiyorum ki…

SENin için ne yaptım ki, hayal kurmaktan başka? Unutma ki en zorudur hayal kurmak…

İnan en zorudur yokluğunda SENi yaratmak, SENinle olmak, dokunmak, hissetmek…

Tamam…

Sustum…

Bak yine hayalini kurdum…

Ben senin özgürlüğünüm…

Ben senin küskünlüğünüm…

Yapamadıklarınım…

Korkma!!! Haykır, ağla!!! Yok, ama ağlama! Senin ağlamana dayanamam ve beni sevmemeni anlayamam…

Koca bir yaşamı sana adayabilirim…

Ewet işte sana emanet uyduruk yaşamım…

İstemez misin? İstemek zorundasın ve SEN beni anlamalısın, anlamak zorundasın! Bunun için warsın…

Gözlerin bana bakmak için war…

Affet beni hayallerim…

Daima kalabilmek için zamanı geldiğinde çekilmek gerekir…

Unuttum inan; unuttum bütün benliğimi…

Anılarım nem toplamış bulut gibi döküldü gözümden…

Zarif gümüş kadehlerde sunulmuş zehir…

İtiraz etmeden yudumlamışım…

Ve tepkisiz izlemişim ıssızlığın kanıma işlemesini…

İsyanları ise hep bu saatler gizlemişim…

Yani kimsenin duymadığı zamana…

Akmış bir ömürlük serüwen donuk bakışlarımda…

Duygu yüklü, sönük inkârlarda…

Balkonlar aynı, sahil aynı, dert yine aynı…

Bazen bir sabah kalktığımda yokluğun ışığına dair hafiften bir ezgi kalıyor akşamki kasırgadan aklımda…

Gün doğmuş ya gerisi zaten önemsiz!...

Diyesim geliyor bazen…

Sitem yok inan…

Sadece çaresizce aranıyorum kâh klawyede kâh kalemle kâğıtlarda…

Yüzünü kelimelerle boyuyorum…

Bir tek dudakların açıkta…

Onlara cesaret edemiyorum…

Gerçektende aşkın zamanı yokmuş…

Beyinde bir sürü soru bırakıp gidiyormuş…

Eğer bu soruların cewabı olsaydı…

Demek ki aşk olmazmış…

Sevgi insana keder ve dertten başka bir şey getirmezmiş gelirken yanında…

Sevgi bir şekilde kalbe girerken mantık uçup gidermiş…

Keşke seni farklı bir zamanda,
Bambaşka bir ortamda
Tanısaydım ve sevseydim yine delice…
Bu sefer çıkıp da karşına sadece
SENi sevdiğimi bilmeni istemezdim…
Vefasızlığına böyle sükût etmezdim…
Ancak her şey istediğim gibi de olmuyor ki…
Sevdamın zararı yalnız benle son bulmuyor…
Ve ne yazık ki ellerim kollarım da bağlı…
SENi düşünür dururum gözlerim yaşlı…
Hayatta bir tek SENi ummuştum neler buldum???
Sayende yalnız bile kalamaz oldum.

Çünkü ne zaman kalsam
Hayalinle saatlerim gidiyor…
Ne zaman SENi hayal etsem
Sonu hep hüzünle bitiyor…
Sonu hep sensiz bitiyor…

Unutma daha erken derken, belki ölüveririz beklenmedik bi zamanda…

Keşke… Keşke ölebilsem ve beklemeye orada dewam etsem…

Osman AKDAĞ